PİLOTUN ADI SOYADI/SEVİYESİ : Mustafa Emre AYDEMİR (P-3) Doğum Tarihi :1971
OLAYIN TARİH ve SAATİ : 29.07.2019 Saat : 19:00
OLAYIN YERİ : Sivas/Şarkışla Osmanpınarı köyü
YAMAÇ PARAŞÜTÜN TİPİ – MODELİ : MacPara Muse4
HAVA DURUMU : 30-35 km, Yön : Kuzeydoğu
ÖLÜ VE YARALI DURUMU : Yaralanma
MALZEME HASAR DERECESİ : Kask harici malzemede hasar meydana gelmemiştir.
Arkadaşlar merhaba. 1997 yılında BÜHAK ile başladığım yamaç paraşütüne 2019 yılı Temmuz ayına kadar keyif ve heyecanla devam ettim. Ancak 29 Temmuz günü yaşadığım hadise benim için bir dönüm noktası oldu. İstanbul’da ikamet etmekteyim ve memleketim olan Sivas-Şarkışla / Cemel Beldesi’ne gittiğimde malzememi de götürüp Osmanpınarı köyünden sıklıkla uçmaktayım. Buradaki tepe çok yüksek olmasa da yelken uçuşuna imkan tanıdığı için bol bol pratik yapabiliyordum. Aşağıya buradan daha önceleri yaptığım bir uçuşun videosunu koydum (video amatörce çekildiği için sonrası biraz sıkıcı gelebilir..).
Olay gününe dönecek olursak yıllık iznimin son günü yola koyulmadan tepeye son bir uğrayım dedim. Akşamüstü rüzgar 30 km/s olup biraz darbeliydi. 15 dk. bekledim ama değişiklik olmayınca kanadı top gibi açıp rüzgar azaldığında çekip tepeye getirmeyi planladım. Bundan sonra olanları hayal meyal hatırlıyorum. Kanadı çekmemle birlikte ayaklarım kayalara takılıp dengemi kaybettiğim için kanadı kontrol edemeyip bir müddet yerde sürüklendim. Sonrasına dair bir şey hatırlamıyorum..
Gözümü açtığımda durum şuydu: Bir hastanenin acil bakım ünitesinde göğsüm ve sol ayağım morarmış şekilde her tarafıma hortumlar/elektrotlar bağlanmış olarak yatmaktaydım. Kaza geçirdiğimi anladım ve yanımda bulunan babama iyi olduğumu söyledim. Kaburgalarda ve ayakta fibula kemiğinde kırıklar oluşmuş. Bir müddet sonra hasta odasına geçtim ve ayağımı alçıya aldılar. Kaburgalara yapacak bir şey yokmuş, kendiliğinden iyileşeceğini söylediler. Sonradan öğrendiğime göre beni evinin penceresinden izleyen Osmanpınarı Muhtarı Seyit bey, sürüklendiğimi ve kalkmadığımı görünce oğullarıyla koşarak tepeye çıkıyor ve paraşütün kolonlarını daha fazla sürüklenmemem için çıkarıyorlar. Ambülans ile beni Şarkışla Devlet Hastanesine, orada yapılan ilk müdahaleden sonra da Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesine götürüyorlar. Tabi ben bunların hiçbirini hatırlamıyorum, muhtemelen başımı da kayalara çarpmışın çünkü kaskta derin çizikler vardı ve kullanılamaz haldeydi.
İlk birkaç gün bayağı sancılıydı. Kaburgamdaki kırıklar sebebiyle sırtüstü yatamıyordum. Ayrıca en ufak hapşırık çok acı veriyordu. Zamanla bu azaldı. 2 ay sonra ayağım alçıdan çıkarıldı. Başlarda tam yere basamasam da zamanla ayağımdaki kırık da düzeldi. Bir müddet fizik tedavi gördüm. Şu anda tamamen iyileştim.
Kazanın sebebine gelecek olursak: tabii ki benim. İstanbul’da Ormanlı’da daha kuvvetli rüzgarlarda kalkış yapmaya alışmıştım. Hatta rüzgar tepeden kalkışa elvermeyecek kadar fazla ise kumsalda kanadı tepeye getirip yamaca yaklaşıp kaldırıcıya girip yükselmek arkadaşlarımla sık sık yaptığım bir pratikti. Ancak memleketteki tepenin eğimi Ormanlıdan daha dik ve sağda solda büyük büyük kayalar vardı. Karasal iklimin türbülanslı rüzgarı ve kendime aşırı güven de eklenince kaza yapmak kaçınılmaz oldu. Benzer durum geçmişte bazı arkadaşlarımın başına da gelmişti ve bu halimle aralarında en hafif atlatan ben olmuştum. Bu yüzden beni sevenleri üzmenin mahcubiyetinin yanında halime şükretmenin getirdiği karmaşık duygular içindeydim.
23 yıldır aktif olarak uçmaktayım. İlk defa ciddi bir kaza geçirdim. Kendi hesabıma çıkardığım dersler:
• Seviyenizi aşan hava şartlarında “acaba denesem uçabilir miyim?” düşüncesi ile kalkış yapmaya çalışmakla Rus ruleti oynamak arasında hiçbir fark yok. Bu tür hataları geçmişte asla yapmazdım ama tecrübe kazandıkça insan hata yapmaya daha meyilli olabiliyor (ortaseviye sendromu).
• Hepimiz uçmayı çok seviyoruz ama uçtuğumuz kanatlar bizi sevmiyorlar. Onlar aerodinamiğin emir kulları. Duygusallığa yerleri yok.
• Kask, bot gibi ekipmanların ne kadar önemli olduğunu bu hadise ile yaşayarak gördüm. Botlarım yarım boğazlı trekking botlarıydı. Tam boğazlı YP botları olsa ayağımı daha iyi koruyabilirlerdi. Hele ki kaskım tam yüz, çenelikli olmasaydı şu anda bu satırları yazıyor olmayabilirdim (artık yeğenimin oyuncağı oldu). Bu olaydan sonra kask ve botları yeniledim.
• Ve sonuncusu: uçarken tamamen yalnız olsaydım olacakları hayal bile etmek istemiyorum. Seyit muhtar ve çocuklarına olan borcumu ödemem mümkün değil.
Geçmişte bu şartlarda bırakın uçmaya kalkışmayı, tepeye bile çıkmazdım. Ama sahte bir güven duygusu zamanla bilgiye dayalı prensiplere baskın gelebiliyor. Kısa süreli iznin getirdiği psikolojik acelecilik de üstüne eklenince hata yapmak kaçınılmaz oldu. Bu yaşadığım benim için çok kıymetli bir ders oldu, sonuç olarak çok daha kötü sonuçlar doğurabilecek bir kazayı ucuz atlattım. Bu süreçte hep yanımda olan aileme ve bana destek olmak için Ankara'dan yanıma gelen kendisi de doktor olan kardeşim Koray AYDEMİR’e minnettarım. Umarım burada anlattığım bilgiler faydalı olmuştur. Hepinize mutlu & emniyetli uçuşlar dilerim.